13 Mayıs 2012 Pazar

Balıkta Gönlü Olanın Diyarı Derya İmiş


Balık burcu, balık hafızası, rakı-balık, kaçan balık büyük olur... Bi’ çoğuyla ne de güzel bütünleşmiş. Ben balık burcu kadını olarak hep hayran kalmışımdır en sevdiğim olan suda kısa da olsa özgürce bi’ ömür sürmelerine.  Ama bi’ sürpriz ile kendimi İstanbul Akvaryum’da bulana kadar fanusumdaki ya da tabağımdaki balıklardan öteye gitmemişti balık kültürüm.  Oysa Akvaryum’da sadece bilmediğimiz balık türleriyle değil suyun tarihinden mitolojisine bi' çok şeyle karşılaştık. 




Yeni tanıştığım balık türlerini çok tutamadım aklımda belki ama Marmara Denizi’nin adının Yunanca mermer anlamına gelen “Marmaron” sözcüğünden geldiğini unutmadım. Çünkü Marmara tarihte bilinen en büyük mermer yataklarından biriymiş. Sonra kimileri Ege Denizi’nin adınının Amazon kraliçesi Algea’dan geldiğine, kimileri mitolojide oğlak şeklindeki yaratık Aigaian’dan dolayı verildiğine inanırken bana en yakını Yunanca “dalga” anlamına gelen Aiges oldu.


Karadenizden başlayıp Pasifik’e doğru devam eden yolculuğumuzda Osmanlı Denizciliğinden, köpek balıklarına, küresel ısınmanın etkilerinden müren balığına bi’ çok ilginç tema yerleştirilmişti güzergaha. Bunların arasından da hafızamda en çok yer edeni şüphesiz küresel ısınmanın etkileri oldu;  son buzul çağında deniz seviyelerinin bugünden 130 metre daha alçakta olduğu, 1970’ten beri  yeni ve bana göre muhtmelen son küresel ısınma dalgasının başlaması gibi.

Gel gelelim suyun taçsız kral ve kraliçelerine, bence renkli güzellikler; kırmızı gözlü kurabağa, turuncu renkli palyaço balığı, sarı bantlı kurbağa, kırmızı diskus, sarı anakonda, yeşil uguana dişi olmalılar mutlaka. Balon balığı, kayman timsahı, limon köpekbalığı, benekli vatoz onlar da erkek olmalılar nedense.


Ne de güzel demiş atalarımız; "Balıkta gönlü olanın diyarı derya imiş."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder