19 Şubat 2012 Pazar

Salvador Dali ve Van Gogh karşı karşıya


Salvador Dali ve Van Gogh karşı karşıya. Biri Tophane-i Amire’de diğeri tam karşısında Antrepo 3’de. Sanat severler için büyük kolaylık birinden çıkıp hop diğerine girmek. Ama ben iki ayrı günü tercih ettim.  Dün Van Gogh, bugün Salvador Dali.

Alışılagelmişten farklı bir sergi, ilaç firması Abdi İbrahim’in sponsorluğunda Van Gogh’un eserlerinin dijital dünyayla buluşması. Dev ekranlarda, duvarlarda, kolonlarda ve zeminlerde karşıladı bizi Gogh’un hayatını yansıtan resimleri. Ve en çok etkileyen de ressam arkadaşı Paul Gauguin ile araları bozulunca sol kulağını kesmesi oldu. Sonrasında da bozulan psikolojisinin etkisinde izledik akıp giden eserlerini, karanlığın içinde bulduğu yere çökenlerin arasına karışıp. Ama oturduğumuz yer epey soğuktu bu yüzden keyfimiz uzun sürmedi.


Ve bugün, dün yarım kalan keyfi Salvador Dali tamamladı. Lise yıllarımda, akımlarla tanıştığımdan beri hep en keyiflisi, en ilginci sürrealizm oldu benim için. Tabi beraberinde Dali de.


Mimar Sinan Üniversitesi’nin ev sahipliğinde  “İlahi Komedya” eserleri ile buluştuk ilk olarak. Dante’nin Cennet, Cehennem ve Araf’a yaptığı yolculuklara can verdiği tablolarda yalancılardan hilekarlara, büyücülerden tefecilere bir çok günah öğesi farklı boyutlarıyla çıktı karşımıza. Hepsi “Birileri gelsin de bizi kendi sürrealliğinde yorumlasın.” diye bekliyordu. Benim en net yorum getirebildiğim ise insanı andıran taklitçinin çivilerle elinden, ayağından olduğu yere sabitlenmesi, yerinden oynayamaması oldu...



Cennet, Cehennem ve Araf’ta Hristiyanlığın inançlarını özetledi bize Dali “İlahi Komedya”da ve ekledi:

"Deniz kıyısındaydık biz yine,
gideceği yol aklından çıkmayan
yüreğiyle yürüyüp, bedeniyle duran
bir yolcu gibi."


2. başlık olan “Sürrelizm İzleri” 9 litografiyi içermesine rağmen 9’un katlarında anlamlar sundu. Dali’nin vazgeçilmezleri kelebekler, saatler, koltuk değnekleri eşliğinde. Hem de realiteden çok daha güzel halleriyle, kelebekli koltuk değnekleri gibi...




Ve son perde “Gala İle Akşam Yemeği” ile lezzetin doruklarına çıktık. Çoçukluktan beri aşçı olmak isteyen Dali bu hayalini de sürrealizmle, sanatla öyle güzel buluşturmuş ki hayali yemeklerinin sunumunu kırk yıllık aşçılara taş çıkarırcasına yapmış. Ve;



“Yemeklerin tümüne muazzam estetik ve ahlaki değerler ithaf ediyorum... Özellikle de ıspanağa.” diye eklemiş.

Ben de ıspanağın tadını damağınızda bırakarak, henüz  bir hafta vaktiniz varken ve hala bu lezzetlerin tadına varmadıysanız koşun bi tadına bakın diye eklerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder